Asıl
değinmek istediğimiz bu sınav mantalitesi. Öyle bir ülke düşününki gençlerine
yıllarca eğitim veriyor. Ardından üniversite diploması sahibi yapıyor. Sonra
çıkıp bu gençlerin gördükleri bütün bu eğitimi görmemezlikten gelerek akademik personel
olmaları için tekrar sınava tabi tutuyor. Bu en kısasından kendi verdiği
diplomaya ve üniversitelerine güvenmemektir.
Sınavlar,
başvuru yapılan alanlarla ilgili uzmanlık sınavları olsa yine belki
savunulabilinir. Hâlbuki sınavlar, tamamen mantık, matematik ve Türkçedeki
paragraf sorularından oluşuyor. Mühendislik, tıp, tarih, coğrafya vb… alanlarda
yükselmek istiyorsunuz. Sizin önünüze koydukları seçenek bu. Gördüğünüz
eğitimden ve başvuru yapmak istediğiniz alanlardan tamamen farklı.
Sistem,
sınav mekanizmasını biraz da işkenceye dönüştürmüş durumda. Halbuki, her
üniversite kendi sınavını kendisi yapsa veya ihtiyaç duyulan personellerin
listesi ÖSYM’ye verilse ve ÖSYM tarafından toplu “alan-branş” imtihanı yapılsa,
bu sistemden daha iyi olur. Çünkü, şu anki sisteme göre başarılı olan birisi
belki de iyi bir coğrafyacı veya mühendis değildir. Belki de asıl iyi
coğrafyacı veya mühendis kazanamayanlar arasındadır. Bu sistem, bilgiyi
ödüllendirmiyor, cezalandırıyor. Türkiye gibi bir ülkede matematik ve Türkçe
bilgisine sahip olan doktorda olabilir, hukukçu’da. Ama alanında güçlü olan bu
bilgilerde başarılı olamasa dışarıda bekleyecektir.
Sistem,
adaletsiz olduğu için adaletsizlikler doğurmaktadır. Ayrıca, bu sisteme göre
alımlar yapıldığı için gelecek nesiller belki de nitelikli ve alanda kendini
yetiştirmiş insanlardan mahrum olarak yetişecek ve bu durum eğitimimizin
kalitesini daha da düşürecektir.
Bence;
artık bu sınav komedilerinin bitirilmesi gerekir. Üniversiteler, akademik
personel alımlarında başka kriterlere de bakabilmelidirler. Alanında uzman
olan, eser koyan insanlar bu sınavlara girmeden alınabilinmelidirler.
İbrahim Halil ER
Milat Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder