24 Mayıs 2013 Cuma

OKULLARDAKİ YARDIMCI KAYNAKLAR

            Özellikle ilköğretimde, öğretmenler tarafından yardımcı kaynak alınması için öğrenciler ve veliler zorlanmaktadır. Her dersin soru bankası ve konu anlatım kitabı öğrenciler tarafından alınmakta, dersler ve ödevler bu kitaplardan takip edilmektedir. Bu kaynaklar, ders olarak işlendiğinden veli bunları almak zorunda hissetmektedir kendini. Almadığı zaman, çocuğunun başarsızlığının tüm yükü veliye çıkarılmaktadır. Çünkü çocuk verilen ödevleri yapamamakta, test çözememekte ve derse katılamamaktadır.

            Veli, çaresizce yardımcı kaynakları almak zorunda hissetmektedir kendini. Bu durum, okul yayıncılığı yapan pazarcıların okul idareleri ile yakın dirsek teması içine girmelerine yol açtığı da söylenmektedir. Sonunda çok ciddi bir pasta söz konusudur burada. Ayrıca, deneme sınavları da yapılmakta binlerce öğrenci bu sınavlara katılmaktadır. Her denemenin iki liradan satıldığını hesapladığınızda pastanın büyüklüğü daha da göz kamaştırmaktadır.

            Şöyle bir paradoks yaşanmaktadır. Devletimiz insanlar, bu tür masraflara girmesin diye öğrencilere ücretsiz kitap vermektedir. Ama bu kitaplar, okullar ve öğretmenler tarafından kullanılmamaktadır. O zaman tüm bu kitaplar boşuna mı alınıyor? Bunlara yapılan masraflara yazık değil mi? Ayrıca, okullar kapandığında kitapların çöplere atıldığı görülmektedir. Bunun yerine kitapların okullar tarafından tekrar toplanarak geri dönüşüm olarak kazanılamaz mı? Bu geri dönüşüm okullara da bir gelir olarak dönmez mi?

            Burada insan şunu sormadan edemiyor. Bu kitaplar gerçekten de işlevsiz mi? Görüştüğümüz öğretmenler, kitapların ağır ve karışık olduğunu, öğrenciler tarafından anlaşılmadığını, kitaptan ders işlediklerinde konuyu açmak için yazdırmak zorunda kalacaklarını, bu durumun da zaman kaybına yol açtığını belirtmekte, piyasada satılan yardımcı kaynakların konuyu daha açık ve anlaşılır bir ifadeyle anlattığını, bol örnek verdiğini ve testlerle de konuyu pekiştirdiğini bu nedenle tercih ettiklerini belirtmektedirler.

            Öğretmene kulak verdiğimizde, cephede savaşan bir asker olarak onun da haklı olduğunu görürüz. Burada eksik olan veya gözden kaçan bir durum olduğu anlaşılmaktadır. Ya, kitaplarımız çok ağır ve akademik, ya da öğretmenlerimiz eski alışkanlıklarından vaz geçmek istememekte işin kolayına yönelmektedir. Kitapların ağır olduğu eleştirisi, bir çok öğretmenler tarafından yapıldığından bu kitapların masaya yatırılması gerektiğini göstermektedir.

            Ama olayın göz ardı edilen bir diğer noktası da öğretmenlerimizin eğitim anlayışlarının değiştiğinin görülmemesidir. Öğretmenlerimiz, sınavların da etkisiyle artık test ağırlıklı bir eğitim vermektedirler. Çok güzel test çözen, ama doğru dürüst duygularını ifade edemeyen bir nesil yetiştirmektedirler. Tüm eğitim hayatımız artık sınavlara endeksli bir şekle bürünmüştür. Aktivitelerin bile testlerle ifade edildiği, araştırmaların internetteki ödev sitelerinden indirip sunulduğu, öğrencinin kendi çabalarıyla yaptığı çalışmaların artık itibar edilmediği bir anlayış. Sanki eğitimdeki tek amacımız çocukları sınavlara hazırlamak. Artık, İlkokulların amacı SBS sınavlarına hazırlamak, liselerin amacı da üniversite sınavlarına hazırlamak şekline dönüşmüştür. Eğitimin amacı bilgi veren, kendini ifade edebilen, sosyal ve duygusal yönü de gelişmiş gençlik yetiştirmekten çıkmış, sınavlarda ki başarıya indirgenmiştir. Çünkü başarının koşulu olarak sınavlar konulursa olacağı da budur. Çocuklar, ilkokul birinci sınıftan itibaren bir yarışa başlamış olmakta test çözmektedirler. Bu durum haliyle test endeksli yardımcı kaynaklara, yaprak testlerine ve deneme sınavlarına yöneltmektedir. Okulların başarısı bile sınavlardaki başarıyla ölçüldüğünden haliyle tüm eğitim sistemi de buna göre şekillenmektedir.

            Okulların test tekniğini ön plana çıkarması, denemeler yapması bütün bunlar, eğitimimizin nereye gittiğini bize sordurmaktadır. Eğitimdeki tek metot test tekniği mi? Diğer yöntemler neden işlevsiz hale gelmiştir?

Gerçekten de eğitimdeki tek amacımız insan yetiştirmek mi? Yoksa sınavlara mı hazırlamak? Bu soruya cevap verebilecek tek makam Milli Eğitim Bakanlığıdır. Bakanlığın bu çarpık eğitim anlayışına bir an önce müdahale etmesi gerekmektedir. Bir nesil kaybolmak üzere haberiniz var mı?

 

İbrahim Halil ER
milat gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder