Kadınlarımız,
evlenince kocasının soyuna mı geçmektedir? Soy evlilik yoluyla mı oluşmakta?
Yoksa kişinin babasının yani taşıdığı kan bağıyla mı oluşmaktadır?
Kadın
evleninceye kadar babasının soy ismini taşımaktadır. Bu soy isimle okumakta ve
diplomalar elde etmektedir. Evlenince soy ismi değiştiğinden bu taşıdığı
diplomalarının kendisine ait olduğunu ispatlamak için yanında bir de evlilik
cüzdanı eklemek zorundadır. Es kaza herhangi bir nedenden dolayı boşansa tekrar
babasının soy ismini almaktadır. Bu esnada bir iki ticari iş yaptıktan sonra
tekrar evlense yeni bir soy isim taşımaya başlayacaktır. Bu ironi böyle devam
edecektir. Ayrıca bankalarda, maliyede ve daha başka resmi dairelerdeki tüm
işlemlerinde soyadının farklı olmasını izah etmek zorundadır. Evlendiğinde ise
daha önce elde ettiği diplomalardaki farklı soyadlarının kendisine ait olduğunu
belgelemek gerekmektedir. Bu sıkıntı böyle gider…İş kadını ise, Avkatsa,
Yazarsa iş yaptığı insanlara bunu izah etmesi ve en mahrem sırlarını hiç
tanımadığı insanlara anlatması sorunu ile karşılaşmaktadır.
Kadının
kocasının soy ismini taşıma zorunluluğu kadına vurulmuş en büyük parangadır.
Kadının bu parangadan kurtulması gerekmektedir. Bunun yolu da kadınların da
erkekler gibi babasının soy ismini taşımaları ve evlenmeyle bu soy isminin
değişmemesidir. Bu evlilikten doğan çocuklar, babalarının soy ismini
taşıyabilirler. Anne de kendi babasının yani nesebinin simegesini taşımalıdır.
Bu hem adaleti
ve hem de nesebin karışmasını engellediği gibi kadına da insanca verilen değeri
göstermektedir. Kaldı ki Peygamberimizin nesli kızı Fatma üzerinden devam
etmiyor muydu? İslamda da kadın babasının ismi ile anılmıyor muydu? Fatma binti
Resulullah gibi…
Artık,
kadınlarımızın lüzümsuz eşitlik çığlıkları eşitlikten sadece soyunma ve cinsel
özgürlüğü anlamaları yerine daha somut ve gerçekçi sorunların peşinden gitme
zamanı gelmedi mi?
Kadınlarımız
kocalarının değil de babalarını nesebinden olduklarını tartışmaları gerekmiyor
mu?
SOYADI’NIN MACERASI
Tarihçiler soyadının kökeni konusunda görüş birliğine sahip değiller. Fakat
en bilinen ve kabul edilen görüş soyadı kullanma geleneğini milattan önce
2800’lerde Çin İmparatorluğu’ndaki herkesin aile ismini kullanması
zorunluluğuna dayandığıdır. Çin’de
aynı soyadını taşıyanlar evlenemezlerdi.
Avrupa’da soyadını ilk kullananlar Romalılardır. Romalılarda iki değil üç isim birden kullanılıyordu Avrupa’da 1000’li yılların
başlarında soyadı adetinin yaratıcıları olarak Normanlar bilinir. Normanların
asıl amacı, sağlıklı bir vergi toplama sistemi kurmaktı. Aynı isimdeki babayla
oğlu ayırt edebilmek için ‘Jr.’ (junior) ifadesini ilk kullananlar da
Normanlardır. Soyadını Avrupa’da yerleştirenler ise aynı tarihlerde Venedik’te
yaşayan zengin ailelerdir. Gittikçe zenginleşen ve ticaret yoluyla da bir çok
bölgeye giden Venedikli tacir aileler, isimlerini yanında daha iyi tanınmak
için ile isimlerini de eklediler. Bu aynı zamanda bir soyluluk göstergesiydi.
Zamanla bu aile isimleri soy isim gibi kullanılmaya başlandı. Soyadını gerçek
anlamda kullanan ilk ulus ise İrlandalılardır.
Dünya’da ilk soyadı kanunu 1787 yılında Avusturya’da
çıktı. Amaç, Yahudileri asimile etmekti. Bu kanunla bütün Alman Yahudi’lerinin
Almanca isim ve soy isim alma zorunluluğu getirildi.
Soyadlar aile ismine göre belirlenirdi. Ortaçağ
Avrupa’sında soyadı kullanımı çok nadirdi. Soylular, bulundukları yere, aileye
veya şato’ya göre adlandırılırlardı. Soyadının başında İngiltere’de of, Fransa’da de, Almanya’da
von, Holanda’da van eki, kişinin soylu olduğunun göstergesiydi. Diğer insanlar
derebeylerine yaptıkları hizmet ile tanınırlardı. Bu hizmetler daha sonra
onların soyismi oldu.
Balkan
uluslarının soy isimleri karakteristik özellik göstermektedir. Sırp, Boşnak ve Hırvatlarda -iç,
Polonyalılarda -ski, Çeklerde -çek, Ukraynalılarda -enko eki soyadlarında
umumiyetle yer alır. Yunanlılarda -kis eki de meslek bildirir. Kazancakis,
kazancı demektir. Gürcüler “çocuğu” mânâsına -şvili veya “oğlu” mânâsına -dze
ekini kullanırlar. İtalyanlar da ‘di’si (di Giovanni=Giovanni’nin oğlu) ekini kullanılar. Soyadlarının
başında Mac (oğlu) ve O’ (torunu) ilavesini İskoç ve İrlandalılar kullanır.
Ruslarda önce isim, sonra baba ismi, sonra aile ismi gelir. Ruslar’da ise ‘viç’ ve ‘iç’ en çok kullanılan eklerdir. Ruslar ayrıca
‘ov’, ‘ev’, ‘sky’ ve ‘ski’ eklerini de kullanırlar. Rus soyadlarında
erkek ve kız çocuklarında da farklılık vardır. Eğer babanın ismi İvan Krylov
ise oğul Pyotr İvanoviç Krylov, kız ise Anna İvanovna Krylova ismini alır. İspanyollarda
da isimden sonra baba ismi gelir. İspanyollarda çocuklar hem baba hem de annenin aile isimlerini
aldıklarından isimler epey uzundur. Çinliler ve Macarlarda soyadları ilk isimlerden önce gelir.
Araplarda
önce oğlu, sonra babası, mesleği, kabilesi ve memleketiyle anılmak âdetti.
Hazret-i Peygamber’in ismi Ebu’l-Kâsım Muhammed bin Abdullah el-Hâşimî
el-Kureyşî idi. Kâsım’ın babası, Abdullah’ın oğlu, Kureyş kabilesinin Hâşimî
ailesinden Muhammed demektir.
Bugünkü
şekliyle soyadı ilk olarak İngiltere’de yayılmış ve XVII. asırda hemen herkesin
bir soyadı olmuştur
Türkiye’de
Türklerin soyadı geleneğinde kahramanlık
gösterenlere, kazandığı başarı yüzünden herkesçe tanınmaları için lakap-unvan
verilirdi. Normal vatandaşlarda ne olduklarını belirten ata isimlerinin yanına
(+oğlu) ilave edilerek soyadlandırılırdı. Bundan daha da önce (zade)
kullanılırdı. Osmanlılar, hem Türk ve hem Arap geleneğini devam ettirmişler,
isimler bin (oğul) ve lakaplar eklemişlerdir. Fatih Sultan Mehmet bin Murat
gibi. Ayrıca yer veya bölge ismini de kullanmışlardır. İsmail Hakkı Bursevi,
Mevlana Celaleddini Rumi gibi.
Dünyada
soyadı kullanmanın kanunen mecburî olduğu tek ülke Türkiye’dir. (21 Haziran 1934 ) Bu kanundaki
maddlere göre önemli olanları özetleyecek olursak; yabancı ırk ve millet adlarından
soyadı seçilmesi yasaklanmış, soyadı seçim hakkı aile reisi olan babaya
verilmiş, yasaya aykırı soyadı bulunması halinde vatandaşın savcılığa suç
bildirimi hakkı getirilmiştir.
Bu kanunu Batıdan almamıza rağmen, Batının
geleneği olan sadece soyadı söylemek, Türk geleneklere aykırı bulunacağından AD
ve SOYAD olarak belirlenmiştir. Soyadı Yasası’nın Cumhuriyet devrimleri
arasındaki önemi, din, mezhep, sınıf ve altkimlik gibi ayrımları
gizleyerek tek bir ulusal kimliğin içselleştirilmesi olarak gösteriliyordu. (…)
Ancak belki daha da önemlisi yeni soy adlarının, Türkleri hemen hemen aynı adları taşıyan Arap
ve Acem dindaşlarından açık bir şekilde ayırmasıydı.
milli gazete
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder