“Ben
kitap okumam. Bir romanın, klasiklerin bana ne faydası olacak” diyordu kpss
sınavı için dershaneye giden genç bayan. Bu söz her ne kadar acı da olsa,
aslında bu sınavlara hazırlanan ve başka bir deyişle yeni jenerasyonun olaylara
bakışını en acı sade bir şekilde vermektedir. Gençlik okumuyor. Gençlik, okumanın
ne olduğunu ve insanın niçin okuması gerektiğini bilmiyor. Üstelik bu gençler,
okumuş kesim dediğimiz üniversite mezunu gençler. Yani okumuşlar aslında
okumuyor. Bilginin çok olduğu her kesin bilgili olduğu ve cehaletin kol gezdiği
bir durum. Eskiler bu duruma “Cehli mürekkep” demektedirler.
Bir
diğer acı gerçek de gençlerin artık her şeyle kapital açısından baktığıdır.
Para eden şeyler değerlidir. Bir şey para etmiyorsa ilgiyi de hak etmiyordur.
Bilgi, para ediyorsa iyidir. Değilse sufli şeylerdir. Günümüzün okumuş
gençliğinin bilgiye yaklaşımı da budur. Onlar için bilgi sadece bir diploma
elde etmelerini sağlayan bir araçtır. Diploma da daha iyi bir yaşam, daha iyi
bir kariyer ve iş demekti. Gerisi teferruattı. Bilgi imiş, ideal imiş sadece
masallarda olan kavramlardır bunlar.
Ama
bilgiyi salt paraya ve işe indirgeyenlere hayat acımasız bir oyun oynamaktadır.
Madem bilginiz iş ve para için o zaman hodri meydan. Buyurun bilginizi
sınayalım. Gerçekten işe girmeye hak ediyor musunuz?
Kpss
sınavlarına hazırlayan dershanelerde çalışan öğretmen arkadaşlarımızla
konuşuyor, öğrencilerin durumlarını değerlendiriyoruz. Anlatılanlar üç aşağı,
beş yukarı aynı şeyler. Bilmeyen ve bilmediğini de bilmeyen bir gençlik.
Üstelik, öğretmenleri beğenmeyen bir gençlik. Çünkü onlar, çalışmadan kısa
zamanda sonuca ulaştıracak bilgiler peşindedir. Bu bilgilere ulaşamadıklarından
sorun çıkarmaktadırlar. Öğrenciler üniversiteyi bitirmelerine rağmen hala
çalışma tekniğinden yoksunlar. İte kaka ders çalıştıkları gibi, ödev verilmeden
sıkıştırılmadan ders çalışmamaktadır.
Kpss
sınavlarına hazırlanan gençler, devlet kapısına yığılmış iş arayan gençler.
Bunların ancak üçte biri işe girebilecek. Kalanlar bir sonraki sınava
hazırlanacak. Bu gençlerin de suçu yok. Birileri onları yanlış yönlendiriyor.
İş imkanı az olan branşları açarak gençleri mezun edenlerin hiç mi suçu yok.
Ayrıca, gençlere devlet memurluğunun dışında başka imkan tanımayanların da mı
suçu yok.
Belki
bütün bunlar suçludur ama gençler özel sektöre yönelmiyor. Herkes devlet memuru
olmak istiyor. Az olsun ama iş güvenliği olsun derdi var. Halbuki özel sektörde
bu şekilde bir güvence yok. Başarsız olanın ayakta durması zor. Ayrıca özel
sektör adil ve dürüst değil. Emek sömürüsü yaptığı gibi, yeni başlayanları çok
ucuza çalıştırmaktadır. Fakat devletimiz bütün üniversite mezunlarına kadro
veremeyeceği aşikadır. O halde özel sektör güçlendirilmeli, denetlenmeli ve
yönlendirilmelidir. Şartlar cazip olursa ve patronlar adil olursa eskiden
olduğu gibi özel sektöre de talep artacaktır. Ama kısa vadede bu biraz zor.
Kpss’ye
hazırlanan gençler, babaları ve dedeleri gibi değiller. Onlar için öncelik iş
ve paradır. Dava, hizmet ve gayret gibi kavramlar içi boş kavramlar olarak
görünmektedir. Ama gençler çalışmıyor. Gençlerin kültür ve bilgi birikimi yok
denecek kadar az. Bir nesil kaybolmuş da haberimiz yok. Devlet memurluğu için
bu tür sınavlara önceleri soğuk bakan ben, bu gençlerle tanıştıktan sonra
sınavları gerekli görmekteyim. Ama öte yandan bu gençlere bu zamana kadar eğitimi
devletin verdiğini ve bu duruma devletin getirdiğini düşünerek de kızmaktayım.
Gençlerin suçu yok. Onları boş yetiştiren, zamanlarını çalan, istikbal
vermeyen, yanlış yönlendiren, yıllarca bir hayalin arkasında koşturtan devlet
suçlu. Suçlu ayağa kalk ve yaptığın yanlışlardan ders çıkar. Bir daha yapma!
İbrahim Halil ER
milat gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder