25 Mayıs 2013 Cumartesi

KPSS SINAVLARINA HAZIRLANAN ÖĞRENCİLER

            Önümüzdeki dönemde üniversite mezunu kişilerin de katılacağı yaklaşık iki milyon kişinin katılacağı kpss sınavı yapılacaktır. Bu sınava, şimdiden insanlar hazırlanmakta neredeyse boş olan hiçbir dershane bulunmamaktadır. Üniversiteyi başarıyla bitiren insanlar, tam iş hayatına atılma heyecanı içindeyken, şimdi yeni paniğin ve yarışın içinde buldular kendilerini. İş bulma yarışı. Okulu bitirmiş olmak tek başına yetmemektedir. İşe girmek için aşmaları gereken bir engel daha vardır. Bu engeli aşmak için de artık bir yıllık dershane devamı olmadan ve ciddi bir şekilde hazırlanmadan istenilen puanlar alınamamaktadır. Çaresiz, dershane kapıları tekrar çalınmaktadır.

            “Ben kitap okumam. Bir romanın, klasiklerin bana ne faydası olacak” diyordu kpss sınavı için dershaneye giden genç bayan. Bu söz her ne kadar acı da olsa, aslında bu sınavlara hazırlanan ve başka bir deyişle yeni jenerasyonun olaylara bakışını en acı sade bir şekilde vermektedir. Gençlik okumuyor. Gençlik, okumanın ne olduğunu ve insanın niçin okuması gerektiğini bilmiyor. Üstelik bu gençler, okumuş kesim dediğimiz üniversite mezunu gençler. Yani okumuşlar aslında okumuyor. Bilginin çok olduğu her kesin bilgili olduğu ve cehaletin kol gezdiği bir durum. Eskiler bu duruma “Cehli mürekkep” demektedirler.

            Bir diğer acı gerçek de gençlerin artık her şeyle kapital açısından baktığıdır. Para eden şeyler değerlidir. Bir şey para etmiyorsa ilgiyi de hak etmiyordur. Bilgi, para ediyorsa iyidir. Değilse sufli şeylerdir. Günümüzün okumuş gençliğinin bilgiye yaklaşımı da budur. Onlar için bilgi sadece bir diploma elde etmelerini sağlayan bir araçtır. Diploma da daha iyi bir yaşam, daha iyi bir kariyer ve iş demekti. Gerisi teferruattı. Bilgi imiş, ideal imiş sadece masallarda olan kavramlardır bunlar.

            Ama bilgiyi salt paraya ve işe indirgeyenlere hayat acımasız bir oyun oynamaktadır. Madem bilginiz iş ve para için o zaman hodri meydan. Buyurun bilginizi sınayalım. Gerçekten işe girmeye hak ediyor musunuz?

            Kpss sınavlarına hazırlayan dershanelerde çalışan öğretmen arkadaşlarımızla konuşuyor, öğrencilerin durumlarını değerlendiriyoruz. Anlatılanlar üç aşağı, beş yukarı aynı şeyler. Bilmeyen ve bilmediğini de bilmeyen bir gençlik. Üstelik, öğretmenleri beğenmeyen bir gençlik. Çünkü onlar, çalışmadan kısa zamanda sonuca ulaştıracak bilgiler peşindedir. Bu bilgilere ulaşamadıklarından sorun çıkarmaktadırlar. Öğrenciler üniversiteyi bitirmelerine rağmen hala çalışma tekniğinden yoksunlar. İte kaka ders çalıştıkları gibi, ödev verilmeden sıkıştırılmadan ders çalışmamaktadır.

            Kpss sınavlarına hazırlanan gençler, devlet kapısına yığılmış iş arayan gençler. Bunların ancak üçte biri işe girebilecek. Kalanlar bir sonraki sınava hazırlanacak. Bu gençlerin de suçu yok. Birileri onları yanlış yönlendiriyor. İş imkanı az olan branşları açarak gençleri mezun edenlerin hiç mi suçu yok. Ayrıca, gençlere devlet memurluğunun dışında başka imkan tanımayanların da mı suçu yok.

            Belki bütün bunlar suçludur ama gençler özel sektöre yönelmiyor. Herkes devlet memuru olmak istiyor. Az olsun ama iş güvenliği olsun derdi var. Halbuki özel sektörde bu şekilde bir güvence yok. Başarsız olanın ayakta durması zor. Ayrıca özel sektör adil ve dürüst değil. Emek sömürüsü yaptığı gibi, yeni başlayanları çok ucuza çalıştırmaktadır. Fakat devletimiz bütün üniversite mezunlarına kadro veremeyeceği aşikadır. O halde özel sektör güçlendirilmeli, denetlenmeli ve yönlendirilmelidir. Şartlar cazip olursa ve patronlar adil olursa eskiden olduğu gibi özel sektöre de talep artacaktır. Ama kısa vadede bu biraz zor.

            Kpss’ye hazırlanan gençler, babaları ve dedeleri gibi değiller. Onlar için öncelik iş ve paradır. Dava, hizmet ve gayret gibi kavramlar içi boş kavramlar olarak görünmektedir. Ama gençler çalışmıyor. Gençlerin kültür ve bilgi birikimi yok denecek kadar az. Bir nesil kaybolmuş da haberimiz yok. Devlet memurluğu için bu tür sınavlara önceleri soğuk bakan ben, bu gençlerle tanıştıktan sonra sınavları gerekli görmekteyim. Ama öte yandan bu gençlere bu zamana kadar eğitimi devletin verdiğini ve bu duruma devletin getirdiğini düşünerek de kızmaktayım. Gençlerin suçu yok. Onları boş yetiştiren, zamanlarını çalan, istikbal vermeyen, yanlış yönlendiren, yıllarca bir hayalin arkasında koşturtan devlet suçlu. Suçlu ayağa kalk ve yaptığın yanlışlardan ders çıkar. Bir daha yapma!

İbrahim Halil ER
milat gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder